“Anâsır- ı erbaa”dan yani kainatın yaratılışındaki dört sırdan birisi olarak kabul edilen su, Osmanlı döneminde üzerinde özellikle en çok durulan, teşbihler ve mecazlar üretilen maddedir ve İstanbul, çağrıştırdığı sonsuzluk imgeleriyle suyun “Âb-ı Hayat” (Eski Türkçe’de Bengisu) haline geldiği yerdir. Çünkü, su akar hale geldiği zaman bu kadim şehirde artık; “Âb-ı revân”, yani mecaz olarak ruhtur, candır… Ve ruh ya da can; İslâm’da ve diğer semavî dinlerde ölümsüzdür.